Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında*
Çok güzel birşey yaptım, aferin kendime. Nicedir; yıllarla ifade edebileceğim bir epeydir aklımdaydı. Özellikle de bir bayram döneminde, şehrin o boğan kalabalığının yerini geçici ve nispi bir dinginliğe bıraktığı dönemde İstanbul’a gidip, daha belki çocukken diyebileceğim yaşlarda gezdiğim yerlerde yeniden gezmek ve yanına belki yenilerini de eklemek. Sonunda yaptım, aferin bana.
Zihnimdekiler çok daha güzel ve canlı ama kaydettiğim anlardan bazılarını da buraya bırakırken, asıl niyetim gezerken zaman zaman aklıma düşen bazı düşünceleri sıcağı sıcağına kayıt altına almak isteğime eşlik etmeleri.
Tarihi bir mekan, bir müze gezmek; keyifli bir kitap okumak gibi. İnsanı şimdiki zamandan alıp çıkarması, bir zaman yolculuğu yaptırması hiç az şey değil.
Yenilerini görmek, bir arayış. Yeni heyecan; daha çok öğrenmek, bilmek. Çoğu zaman da kendini aramak. Bir anlam arayışı. Her ikisinde de; kitapta da, tarihi mekanlarda da. Ama yeniden görmek de ayrı bir kıymette. Yıllar sonra dönüp tekrar okuduğun bir kitapta kendindeki değişim adına çok şey görebiliyorsun. Yeri geliyor altını çizdiğin satırların değişiminden, yeri geliyor aklında kalanlarla, aklına yeni getirdikleri arasındaki farktan süzülüyor bu değişim. Veya çocukken okuduğun bir kitaptan aldığın lezzetin tamamen farklı bir lezzete dönüştüğünü fark etmen gibi. Yıllar sonra yeniden gezdiğin bir mekan, tekrar gördüğün nesneler de aynı şeyi yapıyor.
Kitap da, müze de içerisinde değişmezleri barındırdığından; kapılarını tekrar çaldığında, geçen sürede senin ne yöne ve ne kadar gittiğini gösterebiliyorlar. Mesafe ölçüyorlar…
Bir de şu var; tek başınalık aslında yalnızlığın en güçlü panzehiri. Kendinden başka kimseye muhtaç olmadan keyif aldığın şeylerin peşinde sürüklenmek, hiç bir kalabalıkla elde edemeyeceğin bir haz sunuyor insana. Gezerken de, yazarken de, okurken de…
18.07.2021 / İstanbul / 21.428 adım
*NE İÇİNDEYİM ZAMANIN / Ahmet Hamdi Tanpınar
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim gibi hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim.
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.