Herkese İyi Masallar… Ama Önce Çocuklar.

Yiğit Ahmet Kurt
5 min readOct 18, 2020

New Fairy Tale — Nikolay Bogdanov-Belsky https://www.wikiart.org/en/nikolay-bogdanov-belsky/new-fairy-tale

“…Talia’nın parmağına kıymık batınca bir anda yere yığıldı. Onu bulduğunda zavallı babası göz yaşları içerisinde onu konağına yatırdı ve her şeyi unutmak üzere kapıları kilitleyerek sonsuza kadar o konağı terketti.

Bir süre sonra, ava çıkan bir kral tesadüfen oradan geçerken, kralın şahinlerinden biri elinden kaçtı ve pencerelerin birinden o konağın içerisine girdi. Geri çağırılmasına rağmen şahin dönmeyince kralın adamları kapıyı çalmaya başladır. Bir türlü kapıyı açan olmayınca kral bir merdiven istedi ve pencereye tırmanarak girdiği konağın tüm odalarına, her köşesine baktı ancak kimsenin yaşamadığını gördü. Kral nihayet evin salonuna geldiğinde ise Talia’yı gördü. Uyuduğunu düşündüğü Talia’ya seslenmeye başladı ancak o hiç tepki vermiyor, baygın bir şekilde yatmaya devam ediyordu. Kral, Talia’nın cazibesine kapılmış, damarlarındaki kanı sıcak akmaya başlamıştı. Onu kollarına alarak, “aşkının meyvelerini alacağı” yatağa taşıdı. Sonra onu orada bırakarak krallığına döndü ve krallığın yoğun işleri içerisinde bir süre bu olayı hiç düşünmedi…”

Uyuyan Güzel masalının 17.yüzyıl tarihli orjinal metninden yukarıdaki alıntı. Talia uyuyan güzel tahmin ettiğiniz gibi ama ortada prens değil kral var. Dahası, onu uyandıracak masum bir öpücük değil, tecavüz var; “aşkının meyvelerini alacağı” ile işaret edilen ve masalın devamında karşılaştığımız Kral ve Talia’nın çocuğu ile sonuçlanan bir tecavüz!

Diğer bazı klasikleşmiş masalların korkunç orijinallerine de şuradan bakabilirsiniz. Neyse ki Uyuyan Güzel gibi, Pinokyo’dan Kül Kedisi’ne bu korkunç anlatılar günümüzdeki hallerine evrilmişler. Hatta evrilmeye de devam ediyorlar. “Rıza Yoksa, Masal da Yok” temalı, Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanmış aşağıdaki animasyona bakarsanız, ilerleyen yıllarda prens uyuyan güzeli öperek de uyandıramayacak muhtemelen.

Toplumun ahlak anlayışındaki genel değişim/gelişim boyutundan da çok güzel devam edilir buradan ama çocukluk ve hikaye ekseni içerisinde ilerlemek istiyorum.

Uyuyan Güzel masalının 17.yy zamanındaki anlatımının o dönemin toplumunda kolektif bir rahatsızlık yaratmadığı kesin. “Çocuğa böyle masal okunur mu?” hassasiyetini geçelim, çocuğun çocuk bile olmadığı dönemlerden bahsediyoruz çünkü. 1678 yılından kalma, elle çalışan bir kumaş eğirme makinesinin patentinde “bu makine sayesinde üç-dört yaşındaki çocuklar, yedi-sekiz yaşlarındaki çocuklar kadar iş çıkarabilecektir.” yazan bir dönemden bahsediyoruz.

İleri sararak geldiğimizde, içerisindeki çocukların bugünün çocuklarıyla alakası olmadığı bir çok tarihi film/kitap hatırlayabiliriz. Yetişkinlerin bir işine yaramadığı sürece ya da yarayana kadar ayak altında olmaması gereken küçük insanlar. Gündüz Vassaf’ın işaret ettiği yerden bakmak da epey fikir veriyor; “…çocukların “çocuksu” bir tarzda giyindirilmeleri bile, yakın geçmişe ait bir gelişmedir. Bunu anlamak için on dokuzuncu yüzyıl tablolarına bir göz atmak yeterli.

Biraz daha günümüze sarınca, çocuğun çocukluğunu kazandığı, çocukluğunun değer gördüğü (hatta görmeye başladığı demek daha doğru olur sanırım) geçmişin öyle çok da uzak bir yerlerde olmadığını daha iyi anlıyoruz.

Dayak gibi uç bir noktaya da gitmeye gerek yok aslında. Bugün dahi çocuğa gülmenin bir zayıflık göstergesi olduğunu düşünen yetişkin sayımız az mıdır?

Neyse ki olumlu değişimler de hiç az değil ve gelişmeye de devam ediyor. İşte bu değişim, haliyle kendisini masalların/hikayelerin içeriğinde de, anlatımında da gösteriyor. Ve bu kısmı o kadar önemli ki aslında, toplumdaki değişimin bu değişimi getirmesinden öte, masalların/hikayelerin toplumu bu değişime götüren öncüler arasında olmasını sağlayabilmek çok daha güzel olurdu. Ancak maalesef henüz ilkini dahi tam sağlayamıyoruz.

Kendimden bir örnek vereyim. Oğlumla yapmaktan keyif aldığım aktivitelerin başında, beraber kitap okumak geliyor. Okurken merak edip bölerek araya girme gerekçeleri, kitaptaki resimler üzerinden hikayeye kendi dokunuşlarını yapması o kadar eğlenceli ve hatta öğretici ki, çocuğunuz olsun olmasın özellikle okul öncesi döneminde bir çocuk yakaladığınızda ona masal okuma şansını kaçırmayın derim. Elbette işin bu eğlenceli tarafı bir yana, ciddiyetle yaklaşılması gereken de bir deneyim. Okuyacağınız kitabı mutlaka önden bir sizin okumanız çok önemli öncelikle. Bu içerikteki olası sakıncaları fark etmek yanı sıra ona okuma yapacağınız sırada okumayı onun için daha ilgi çekici kılacak olan tonlamalarınızı ayarlamak için de faydalı bir idman. Sakıncalı içerikten kastım da ayrıca, genel-geçer sakıncalar da değil sadece. Her çocuğun korkularının, meraklarının farklı olması yanı sıra yaşantısındaki özel durumlar kaynaklı hassasiyetleri olabiliyor. Neyse, çok da ukalalık yapmadan örneğime geçeyim.

Bir tren yolculuğu öncesinde garda yanımıza kitap almadığımızı farkederek, oradaki seyyar bir kitapçıdan Nasrettin Hoca kitapları aldım. Öncesinde okuma şansım sınırlı olduğundan bilinçli olarak bu tercihi yapmıştım; nasıl olsa bildiğimiz hikayeler… Trende açıp, “Et Burada İse Kedi Nerede” kitabıyla başladık. Malumunuz, Hoca kasaptan iki kilo et alıp geliyor, akşama bir et yemeği istiyor. Hoca işine dönünce hanım eti pişiriyor ama komşuları çağırıp ziyafet çekiyorlar. Akşam Hoca eve dönünce yemekte önünde bulgur pilavı. Hoca şaşırıp et nerde diye soruyor tabii. Bundan sonrasını kitaptan direkt aktarayım:

Ah efendi, sorma! Bizim hınzır kedi, etin hepsini yemiş, der. Bu duruma çok kızan Hoca, oturduğu yerden fırlar, eline bir sopa alır. Kediyi iyice dövmeye karar verir. Bir köşede büzülüp oturmakta olan sıska kediyi görünce kuşkulanır. Karısına, bana hemen teraziyi getir, der. Terazi gelince Nasreddin Hoca kediyi tartar. Kedi iki kilo ağırlığındadır. Büsbütün şaşıran Hoca, öfkeyle karısına döner…

Sonrası yine malum; kedi nerede, et nerede?

Bu kısmı, sayfanın resmiyle de paylaşayım. Dediğim gibi, okuduğunuz hikaye yanı sıra, sayfalardaki resimlerden de ayrıca okuma yapıyor çocuklar.

Kelimeleri, cümleleri önce yutarak, ardından kendi cümlelerimi yaratarak toparladığımı hatırlıyorum.

Akıl yürüterek bir yalanı ortaya çıkarma dersi alınacağı düşünülüyorsa bu hikayeden büyük hata. Başta da dediğim gibi, oraya gelene kadar hiç aklınıza gelmeyen yerlerinden inanılmaz çıkarımlar yapıyorlar. Bazen güldüren saflıkta, bazen düşündüren öğreticilikte. O nedenle bu gibi metinleri, anlık bir anlatı olarak düşünüp geçmemek lazım. Bu yaşlarında gördüğüyle, dinlediğiyle atıyor karakterinin temellerini.

Bugün 0–6 yaş arasının sonraki hayat üzerindeki etkisinin ne denli büyük ve haliyle önemli olduğu üzerinde, içinde çocuk olan uzmanlık alanlarındaki herkes hem fikir. Bu süreçteki en önemli araçlardan biri olan masal/hikaye seçimi de oldukça önemli. Bir küratör edasıyla seçimler yapmak ve mümkün olduğunca bir tiyatro oyunu ortaya koyarcasına ilgi çekici ve ortak bir okuma yapmak kuşkusuz çok kıymetli. Tabii, bugün artık çocukların masallara/hikayelere erişimi kitap ile sınırlı değil. Hatta çoğu için kitap sonlara doğru gelen mecra. O nedenle kitap üzerinden konuşsak da bunların hepsini sosyal mecralarda, dijital mecralarda, ekranlarda da akılda tutmalı.

Ebeveynlerin rolü buyken masal üretici ve dağıtıcılarına da büyük sorumluluklar düşüyor elbette. “En iyisi tecavüz!” diyen, boz ayının bakireliğinden bahseden bir masal kitabı yazarı çok yakın bir zamanda gündem maddesiydi. Oysa en azından“et buradaysa kedi nerede” hikayesinin yukarıdaki şeklinin ötesini halletmiş olmalıydık sanki. Yayıncı, editör, yazar sorumlulukları, konunun çocuk olduğu yerde daha bir özen istiyor.

Bitirirken;

Yukarıda, masalların/hikayelerin toplumu değişime götüren öncüler arasında olması temennim ardından yazar sorumluluğuna da gelince aklıma Charlie Brown’a ilk zenci karakterin girişi öyküsü geldi. Şuradan tamamını okuyabileceğiniz öykünün kısa bir özetini de aşağıdaki tweet zinciri ile aktarmaya çalışmıştım. Özellikle geniş kitlelere yayılmış ve kabul görmüş yazar-çizerlerin sorumluluktan öte, ne denli de bir süper güce sahip olduklarını göstermesi açısından harika bir hikaye.

Son olarak yine konunun çağrıştırdığı bir masal-kültür uzantısını da merak ettirecek bir eser miktarda buraya bırakayım. Belki bana, belki başkasına yeni bir yazı konusu olması için motivasyon olur. Kültür ve coğrafyanın masalın dünya üzerinde yayılırken geçirdiği değişim bu bahsettiğim. Mesela, iki bin yıldan daha eski olan Kırmızı Başlıklı Kız masalının, Dünya genelinde incelenen 35 farklı versiyonunda karşılaşılan ilginç farklılıkları okumuştum. Örneğin Kırmızı Başlıklı Kız’daki kurt, Çin’de aslan olarak boy gösteriyormuş. Ama beni en çok etkileyeni, İran’da karşılaşılan bir versiyonu olmuştu. Genç bir kızın tek başına dolaşmasının “tuhaflığı” nedeniyle İran’daki bu versiyonunda masal Kırmızı Başlıklı Erkek olarak anlatılıyormuş.

Herkese mutlu masallar… Ama önce çocuklar!

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Yiğit Ahmet Kurt
Yiğit Ahmet Kurt

No responses yet

Write a response