Ben Kimim (ki)

Yiğit Ahmet Kurt
3 min readJul 23, 2023

--

“Belki de ufak dünyamızın bu ufak görüntüsü, insan kibrinin ne kadar aptalca olduğunu göstermenin en iyi yoludur.”

Voyager aracından çekilmiş dünya fotoğrafının karşısına geçip; o küçük piksele, toz zerreciğine bakarak döküldüklerinin sonlarında böyle diyor Carl Sagan. Zaman zaman aklıma düştükçe tekrar okuyor ya da dinliyorum. Çok güzel had bildiriyor çünkü;

- “insanın yetki ve değeri

- “sınır

tanımlarıyla sözlükte kendine yer bulan had.

Dünya’nın 1990 tarihli o meşhur fotoğrafı; soluk mavi nokta https://tr.wikipedia.org/wiki/Soluk_Mavi_Nokta

Her zaman dünyayı bu kadar uzaktan tahayyül etmek, böyle bir geniş zamandan bakmak mümkün olmuyor tabii. Gözünü günlük koşturmalar içerisinde de nereye çevirmen gerektiği konusunda zihnini terbiye etmen gerekiyor.

Sanat mesela, bunlardan biri. Bir tabloyu seyre dalmak, bir heykelin hatları üzerinde parmak dolaştırmak, gözlerini kapatıp bir müzikle zihni dolaşmaya çıkarmak… Haz noktalarına dokunuyor hepsi evet ama seni alıp günün, ânın içerisinden çıkarıyor daha önemlisi. İşte o an dönüp kendine de bir bakabilirsen, “ben kimim” sorusuna da cevap veriyor. Hatta sen kendine dönüp bilinçle bakmasan da, zamanla aslında baktırdığını anlıyorsun. Usul usul ama emin adımlarla sızıyor içeri. “Sanat, insanın eylemi ya da hayatı başından atmasına denir” derken Pessoa, biraz da bunu kastediyor sanki. Ve evet, bu perspektifte edebiyat da bir sanat dalı oluyor; hem de ne sanat!

Doğa yine mesela, bunlardan biri. İçerisindeki insanlara mesafeli; denizine, bulutuna, ağacına, kurdu kuşuna, çiçeği böceğine çok daha yakın olduğun haliyle… Kara tavuğun kursağından geçmediği sürece çekirdeğinden filizlenemeyen zeytin ve o meyveyi binlerce yıl üzerinde taşıyan zeytin ağacı, hiç konmadan aylarca havada süzülebilen ebabil, yüz yıla yakın yaşadığı ömründe belki de yalnızca bir kez çiçek açacak olan sabır otu, bulduğu nektarın adresini kovana döndüğünde dans ederek arkadaşına tarif eden arı… Gözünü onlara çevirince öğreniyor, görüyor insan. Sonra dönüp kendine bakıyor; ben kimim? ben neyim?

08.07.2023; arkadaşlarına nektar haberi yetiştirmeye giderken kadrajıma giren bal böceği!

Yenal Bilgici sayesinde öğrenmiştim; Cemal Meriç, “Güliver Kompleksi” demiş. “Kendini ölçüye vurabilmek” diye özetlemiş, “…kalktığım nokta ile bulunduğum nokta arasındaki mesafeyi nasıl ölçeceğim, ben ölçemezsem, muhayyel tenkitçi ne halt edecek” diye sormuş kendine. Kendini ölçüye vururken insandansa, sanatı, doğayı kerteriz almalı diyorum; insan insandan yüzünü ne kadar çevirirse o kadar insan kalabiliyor sanki.

Çünkü insan zor ve hep sabit. Ve Ahmet Haşim’in dediği gibihayvan, gayesine varmış duruyor, insan gayesini hala aramakla meşgul.” Gulliver dedik ya mesela, küçük adamların içerisindeki dev Gulliver. Aslında yalnızca o küçük adamların yer aldığı Lilliput’a gitmiyor gezilerinde, hemen ardından içlerinde küçücük bir adam olarak kaldığı devlerin ülkesi Brobdingnag da gezilerinin durağından. Ama insan eliyor; kendisinin dev olduğu halini seçiyor çocuklara masal etmek için, kendisi de o dev Gulliver’i seviyor; gözünü devlerin içerisindeki o küçük adama kapatıyor, görmüyor onu, ihtimal dahi vermek istemiyor. Ve böyle bakınca Cemal Meriç’in Güliver Kompleksi bir ayrı güzel tınlıyor.

İnsan bugünü seçiyor, insan insana bakıyor. Henüz ortada Twitter, Facebook, Instagram ve dahi internet yokken, 1986 yılında insanın gündelik meseleler peşinde koşusunu eleştirip, gündelik meselelere tarihi önem taşıyan bir olay gözüyle baktığımızı, aslında bunun unutulup giden günlük manşetler olduğunu söylüyor Gündüz Vassaf. Tarihi sürecin anlamını gözden kaçırdığımızı söylerken “Günü abartarak günlük olaylarla örülü hapishaneler inşa ediyoruz kendimize” diyor. O da gözümüzü nereye çevirdiğimizi dert ediyor. Reza Zarrab davası veya daha yakınlarda Sedat Peker videoları geliyor aklıma ilk olarak; ne vakit çalmalar, ne oyalanmalar, neleri ıskalamalar… Kaldı ki bunlar nispeten daha uzun süreçliler, gün içerisinde kolektif zihni teslim ettiğimiz nice saçmalıkları saymaya kalksak unutulan dünün manşetleri gerçeği ile çoğunu hatırlayamayız bile.

Aslında nihayetinde, insan gözünü insandan çevirebildiğinde insanı da daha güzel görmeye başlıyor. Çünkü artık kendini tanımış, haddini bilmiş olarak bakıyor insana. Bu umutla ve altını sanatçı ruhuyla onca yüz, onca kültür görmüş Steve McCurry sözleriyle doldurarak bitireyim;

“Dünyanın değiştiği inkar edilemez bir gerçektir, ancak kargaşa, hastalık, ekolojik bozukluklar ve ekonomik zorluk zamanlarında bile insanlar aynıdır. Yani, başka yerlerde farkına vardığım şey; nereye gidersem gideyim, tüm seyahatlerimi değerli kılan; insanlığı, nezaketi, misafirperverliği ve cömertliği benzer şekilde deneyimliyor olmam.”

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Yiğit Ahmet Kurt
Yiğit Ahmet Kurt

No responses yet

Write a response